10 Temmuz 2023 Pazartesi

Atatürkçülük kavramı üzerine

Bugünlerde kavramlar içerikleri bilinmeden kullanılmakta ve anlamsızlıştırılmaktadır. Bu nedenle ben bazı kavramları açıklamak istiyorum. 
Atatürkçülük nedir? Ulu önder Mustafa Kemal Atatürkün Nutkunda çizdiği ve tanımladığı ilkelere uygun yaşamaktır.  Bu yaşayış günümüz şartlarına göre ilkeleri anlamdırarak olmalıdır. Şimdi bu ilkelere göz atalım.

Cumhuriyetçilik; Binbir zorluk ve yoklukla kurulan Türkiye cumhuriyetinin sahiplenilmesi, aidiyet ve egemenliğin millette olduğudur. Asla bir kimseye, aileye veya zümreye devredilemeyecek yönetimin yaşatılmasıdır. 

Milliyetçilik; Aynı toprakların geçmişinden birlikte gelenlerin ve birlikte yürümek isteyenlerin birleştirdiği ulustur. 1000 yıllık değil binlerce yıllık birlikteliktir. O yüzden Sümerbank ve Etibank isimlerini kullanmıştır yüce önder.  O yüzden Mu kıtasını araştırmıştır. O yüzden Anadoluda ve Doğu coğrafyasında hatta Amerika kıtasında araştırmalar yaptırmıştır. Çünkü bu milletin köklerinin 1000 yılla sınırlandırılmasını kabul etmemiştir. Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarını kurmuştur. Bu milletin dünya milletleri arasında önde olmasını kabul etmiş ve istemiştir. Cebindeki Türk Lirasının veya kimliğinin veya pasaportunun değerli olmasını istemiştir. O yüzden ekonomik ve eğitim alanında atılımlar yapmıştır. Ancak bunlara sahip çıkılarak ve Türk tarihinin 1000 yılla başka bir söylemle  islamiyeti kabululüyle sınırlandırılmasına karşı çıkılmadan  Atatürkçülükten veya Milliyetçilikten nasıl söz edilebilir. Cebindeki paranın veya kimlik kartının önemsizlestirildiği, tarihi gerçeklikleri atarak efsaneler ve kahramanlar ile övünülmesi emperyalizmin milliyetçiliğidir. Emperyalist milliyetçilik kapatmıştır Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarını. Çünkü milliyetçiliğin sadece söylemde kalması ve için boşaltılması gereklidir. 

Laiklik; Toplumun ahlaklı olmasıdır. Kişi hangi inanca sahip ise ona saygı duyulmasıdır. Zorla iInancın empoze edilmemesidir. İnanç farklılıklarının özgürce dile getirilmesidir. Din lüzumlu bir kurumdur. Ancak ayrıştırıcı değildir.  Din bir zümreye ait değildir. Yaratıcı ile kulun arasına kimselerin girmesi ile değil özgürce öğrenilmesidir. Dinden çıkar sağlanabilmesinin önüne geçilmesidir. Din adına savaşların yaşanmamasıdır. Yanlışların değil doğruların öğrenilmesidir. Ruhban sınıfının toplumlara verdigi zararı insanlık yüzlerce yıl yaşamıştır. Yalan ve şer odağı olan ruhban sınıfı  tarikatlar bu yüzden kapatılmıştır. 

Halkçılık; Birleştiriciliktir, eşitliktir. Kimsenin kimseye üstün olmadığı, kanunlar önünde eşit olduğu  ekonomik anlamda eşit pay aldığı toplumun kurulması ve yaşatılmasıdır. Mikro milliyetçiliğe ve etnisiteye karşı olmaktır. Yok değil eşitler olduğunu savunmaktır. Binlerce yıl önce aynı topraklardan göçlerle kopup gelen aynı kültürün insanlarının yıllar içinde ayrılmış olması, onun halk içinde tanımlanması önünde engel değildir. Yaratıcının gözünde tüm insanlar  eşitken Devlet kurumları veya farklı şekıllerde ayrıştırılmaya yer olmamasıdır. Halkçılığın oturması için milliyetçiliğin tam anlaşılmış olması gerekmektedir.

Devrimcilik; Halkın refahını ve uygar milletler seviyesinde yaşamasını sağlamak için yapilan devrimlerin sahiplenilmesi ilerletilmesidir. Değişmeyen tek şey değişimdir ilkesi aslında bu ilkenin temelidir. Kuruluş yıllarında yapılan kanunlar, gerçekleştirilen devrimlerin gün gelip yetersiz olacağını bunların geliştirilmesi gerektiğini öngeren Ulu önder bu ilkeyide dile getirmiştir. Insan hayatı yaşam şekilleri ve gereksinimlerinin zaman içinde değişmesi ve buna uygun yeni devrim ve kanunlara ihtiyaç duyulacaktır  Aslında Atatürk ilkelerinin doğma olmaması ve qzaman ile geliştirilmesi gerekliliğinin ortaya konulmasıdır. 

Devletcilik; Kuruluş zamanında ekonomik yatırımların devlet eliyle yapılması gerekliliğinin ortaya konulmasıdır. Bir üst paragrafta belirttiğim gibi Değişim ve gelişim her zaman olacaktır. Ve Atatürkçüyüm diyen kişilerin olumlu ve refaha yönelik bu gelişimleri ilkeler bağlamında ortaya koyması gerekmektedir. Ekonomik gelişmeler 70 yıl öncesine göre çok farklı yönde ilerlemiştir. Artık yatırımların tamamının devlet tarafından yapılma zorunluluğu ortadan kalkmıştır. Ancak devletin düzenleyici ve kontrol edici etkisi hep olmak zorundadır. Kendi yaptığı yatırımların milletin ekonomik refahı düşünülerek yapılması önemlidir. Devletin kaynakları har vurup harman savrulmamalıdır. Devletin her yurttaşına eğitim, sağlık barınma ve güvenliğini sağlamasıdır. Devlet Adaletin adil ve zamanında sağlanmasından sorumludur. Devletçilik demek sadece ekonomik alanda devletin işlevi demek değildir. Devletin güçlü olması, verdiği pasaportun değerli olması ve vatandaşlığının kıymetli olmasıdır.  Ekonomisin sağlam olmasıdır. Ve son olarak devlet kurumlarının güvenilir olmasıdır. 

Tüm bu açıklamalar kendimce yaptığım analizlerdir. Bu analiz çerçevesinde ben Atatürkçüyüm.  Umarım herkes savunduğu kavramların ne olduğunu düşünür. Güncel politika kapsamında bu isimleri sahiplenip dillerine dolamazlar. 

8 Eylül 2021 Çarşamba

İzmirin Dağlarında Çiçekler Açar

1 Eylül 1922 de verdi Başkomutan tarihi emrini; "Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir ileri."
16 Mayıs 1919 günü dağlarındaki çicekler solan İzmir duyuyordu, ta uzaklarda dudaklardan  çıkan Geldikleri gibi giderler sözünü.
19 Mayısta başlayan Ulusal var olma savaşımız 9 Eylül 1922 de bitti.
Uzaklardan haykıran Gazi Mareşal Mustafa Kemal dediğini yaptı.
Geldikleri gibi gittiler.
İzmirin dağlarında çiçekler açtı yeniden 9 Eylül 1922 de.

Ulusal var olma ve bağımsızlık savaşında cepheden cepheye gidenler, ruhlarınız şad olsun.

Ulu Önder Ebedi Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal.
Ne dediyse yaptın. 
Yok edilmek istenen ulusuna varlığını yeniden verdin.
Sana ne kadar saygı duysak, ne kadar minnet etsek azdır. Ruhun şad olsun.
Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa
Adın yazıldı kalplerimize.  

2 Temmuz 2021 Cuma

KARA GÖRÜNEN GÜNÜN ANLAMI

Kafa kafaya giden bir şampiyonluk yarışı.  Âdil bir yarışta değil. Ama adı yarış.
Sarı Lacivert yürekler her yerde. Nefeslerinin yettiği kadar. 
Son  düdükle gelen çoşku. Tüm Türkiyede hemde. Mücadele edilen tüm branşlarda şampiyon Fenerbahçe. 
Kutlama çoşku devam ederken takvim yaprakları Temmuza gelir. 
Sabah haber organlarında ortalık yıkılıyor. 
Her yerden saldırı altında Fenerbahçe. 
Neredeyse 24 saat gündem Fenerbahçe. 
Politikacısı, Yorumcusu, Hukukçusu, eski sporcusu. 
Dillerinden zehirler akıta akıta herşeyden önemlisi büyük bir keyif ala ala anlatıyorlar, Fenerbahçe'nin kapkara olduğunu.
Ama unutulan Güneşin asla balçıkla sıvanamayacağı. 
Anlamadıkları Kara'nın Karanlığın Fenerbahçe ile yanyana gelemeyeceği.
Herkesin beklediğinin aksine, Fenerbahçelinin Karalar bağlamayacağı. 
Unutulan; Karanlıkla mücadele etmenin onların genlerinde olduğu.
3 Temmuzdan geride kalan bunlar. 

Bizler 3 Temmuzu Onur ve Direniş günü olarak biliriz. 
Sözde başarılar için eğilip bükülmek  değil, dik durmak olarak biliriz. 
Ve her 3 Temmuzda deriz ki; İyiki Fenerbahçe var ve İyiki Fenerbahçeliyiz. 

5 Haziran 2021 Cumartesi

BİR ADAM, BİR SEVDA ...


Bır Adam; Elli yedi yıllık ömrünün *Yirmi* yılını cephelerde geçirmiş. 

Hastalanmış, yaralanmış, terk edilmiş ve hatta idama mahkum edilmiş. 

Yılmamış, asla pes etmemiş. Umudunu sevdasını icinde hep var etmiş. 

Kazanmış savaşları ama durmamış. Daha aydınlık bir vatan için başlamış savaşmaya. 

Bir ulusu var etmiş. Ona dilini herşeyden ötesi kimliğini vermiş. Fakirliğini yok etmeye uğraşmış. 

Son nefesine kadar ulusu için çalışmış bir adam. 

Bir sevda; Doğarken umut olmuş. İşgale direnmiş. Ben yenilmem demiş. 

Kurtuluştan sonra varoluşta yer almış. 

Gittiği her yere bereket götürmüş. Halk olmuş. Halkı için gençlere kucak açmış. 

Kimileri gol atmayı başarı sayarken o dünya şampiyonları çıkartmış. 

Kimileri devleti soyarken, o, ben kendim yaparım demiş.  

Derlerki iyilik yaptıysan cezasız kalmazsın bu topraklarda. 

İşte bu yüzden zordur bu topraklarda Ben Mustafa Kemal'in yolunda yürüyorum demek.

Ve yine zordur Ben Fenerbahçeyim demek bu topraklarda. 

En zoru da Ben Atamın izinde yürüyen Sarı Lacivert sevdalısıyım demek.

Her türlü saldırırlar, karalar çalmaya çalışırlar, eziyetler ederler. 

Ama bilmezler ki ne yaparlarsa yapsınlar; Kalplerde bu *Adam* ve bu *Sevda*  hep varolacak. Hemde öyle var olacak ki zaman geçtikçe dahada artacak. 

Evlatlara miras kalacak.

8 Ağustos 2020 Cumartesi

Değerlerin Erezyonu ve Fenerbahçe

İnsanların kimlikleri değerleriyle oluşmakta. 

Öğrenmekle başlayan süreç yasanmışlıklarla tecrübelerle şekillenmekte ve son halini almakta.

Ve insan sevgisinide nefretinide kendi değer yargılarıyla besliyor.  

Taraftarlık çoğunluk için sevgiden oluşuyor. Tabiki kötü örneklerde yok değil. 

Taraftar veren tarafta. Zamanını parasını heyecanını sevgisini veren. 

Bu verdiklerine karşı beklenti kısmında farklılıklar oluşuyor. 

Günümüzün en büyük sorunlarından birisi değerlerin, tanımların içinin boşaltılması ve anlamlarını yitirmesi.

Ülkemizde son 30 yılda bahsettiğim erezyon had safhada. Başarıya(!) giden her yol mübahtır. Yeterki kendi tanımlamalarındaki başarı gelsin.

İşte bu bozulma veya başka bir ifadeyle değişim taraftarlarda da kendini göstermekte.

Kimisi değerlerin korunmasından yana kimisi ise kaldırılan kupalardan.

Kişisel anlamda benim Fenerbahçeye yüklediğim anlam değerlerinden yana.

Özellikle son 20 yılda Fenerbahçe her yol değil doğru yol mübahtırın yanında yer aldı. Daha doğru tanım taraftarının ve Yönetimlerinin büyük çoğunluğu. 

Değerleri savundu. Yapılan haksızlıklarla çok şeyi çalındı. Ama direndi Ben Fenerbahçeyim diyenler. 

Kuruluş felsefesinden vazgeçmedi. Her yerde siyasal baskı ile İzmir Marşları, Mustafa Kemal'in Askerleriyiz sesleri susturulurken çınladı Şükrü Saraçoğlunun duvarlarında. 

Direndi hep haksız düzene. Direndiği içinde hiçbiri tarafından istenmedi. 

Ama şimdi üzülerek görmekteyim ki direnme gücünü kaybetmekte. 

Bunları söylemek gönülde yangınlara sebep olsada.

Artık kupalar şampiyonluklar gelsinde nasıl gelirse gelsin söylemi giderek çoğalmakta. 

Yukarıda da söylediğim gibi tersine değişime, değerlerin erezyona uğramasına direncin kırılması. 

Belkide çok itiraz gelecektir. Fenerbahçe bir spor kulübüdür. Sportif başarı herşeyden önemlidir. Ve başarının gelmesi için bozuk düzene uymak lazımdır. 

Burada yazacağımı en başta yazmıştım. Kimliklerle oluşan değerler.

Benim Fenerbahçeye yüklediğim deher bir spor kulübünün çok ötesinde. 

Cumhuriyet devrimleriyle oluşan kimliktir Fenerbahçe. 

Dağlardaki küçük coban ateşleridir karanlıkları aydınlatan.

Ve tüm saldırılara karşın direnmektir. 

Belkide bu yüzdendirki, yaşanılanlar kalpte yangın yeri oluşturmuştur.

Kabullenemem içime sindirememek bundandır.

25 Haziran 2020 Perşembe

Mevzubahis Fenerbahçe İse

Fenerbahçeyi herşeyden üstün tutanların içi yanıyor. 

Yıkılmışlık yılmışlık var. 

Kaybetmenin acısına her geçen gün daha da acısı ekleniyor. 

20 li yıllardır her alanda mücadele etmekten yorulmuşluk var. 

Bu yazdıklarımda eksik vardır ancak fazlası yoktur.

Bunları düşünüp Fenerbahçe'den mi vazgeçeceğiz? 

En değerli çiçeğiniz solarken bir kenara gizlenip izleyecekmiyiz?

Zaman en kötü durumdayken bile biz yaşayanlar karanlıkları dağıtmak için fırsatlar sunar.

Top yere değmeden yükselmez. 

Tüm bunları düşünerek yeniden ayağa kalkma fırsatı biz Fenerbahçelilerin ellerinde.

Eskisi, yenisi ve Fenerbahçesini kendi şahsi menfaatlerinin önünde tutanların bir araya gelme zamanı gelmedi mi?

Nasıl ki 3 Temmuzda şartlar bize kumpas Kuran Hain FETÖ'nün lehineyse şimdide bizim lehimize değil mi?

Kolkola girilip Kumpas davalarına sahip çıkılsa. 

Biran önce bitirilmesi için kamuoyu rüzgârı yaratılsa.

Yaratılan rüzgar ile kayıplarımızın tazmini için Devletin karşısına çıkılsa. 

Ve bu ekonomik darboğaz aşılsa. 

Akılcı ve birlik olmuş yönetim uygulamaları yapılarak ayağa eskisinden güçlü kalkılsa.

Ülkemizin konjonktüründe çok zor diyenler olacak. 

Ama bunu diyecekler unutmamalı ki çok daha zor dönemde biz olarak bunu başardık. 

Biz Taraftar değiliz Fenerbahçeliyiz hatta Fenerbahçeyiz diyerek başardık.

Burada işin büyüğü Sn. Ali KOÇ ve Yönetimine sonrasında Sn Aziz YILDIRIM'a düşüyor. 

Denilecek cümlede aslında çok basit. Mevzubahis Fenerbahçe ise gerisi teferruatdır. 
 
İşte tamda bunun denmesi vaktidir.

18 Mart 2020 Çarşamba

BUGÜN 18 MART

Bugün Zafer Günüdür.
Bugün Kahramanları, Şehitleri ve Gazileri anma Günüdür.
Bugün  Tarihten Silinmek İstenilen Milletin varolma günüdür.
Bugün İnançtır.
Bugün Cevat Bey’dir, Nazmi Bey'dir ve Hakkı Bey'dir.
Bugün Şanlı Nusret'tir. 
Bugün Seyit Onbaşı'dır.
Ve Bugün Nice İsimsiz Kahramanlardır.
Bugün dünyanın en büyük deniz güçlerinden birinin sulara gömüldüğü gündür. 
Bugün Ya İstiklal Ya Ölümdür.
Bugünün anlamı öylesine büyüktür ki sayfalarca yazılabilir. Anlatılabilir. 
Ben sadece ayağa kalkıp saygı ile onları anıyorum. 
Özgürlüğe, Türkün varlığına ve Tam Bağımsızlığına inanarak. 
Ve andıkça gözlerimden dökülen yaşlardan utanarak. 
Ey Kahramanlar.
Ey Bir Hilal Uğruna toprağa düşmüşler. 
Cehennemler donana kadar yolunuz yolumuzdur.
Ey Gazi, Ey Türkün atası, ey ulu önder, Ey Başkomutan Mustafa Kemal
Açtığın yolda, aynı inançla yürümezsek bu topraklar bize cehennem olsun. 
Nefesimiz çekilsin.
Bunları bu Kutlu Günde  birkez daha kalbimin en derinliklerinde, beynimin tüm kılcallarında hissederek ayağa kalķıp saygı ile eğiliyorum. 
Çanakkaleyi Geçilmez yapanlar ruhlarınız şad olsun.