8 Ağustos 2020 Cumartesi

Değerlerin Erezyonu ve Fenerbahçe

İnsanların kimlikleri değerleriyle oluşmakta. 

Öğrenmekle başlayan süreç yasanmışlıklarla tecrübelerle şekillenmekte ve son halini almakta.

Ve insan sevgisinide nefretinide kendi değer yargılarıyla besliyor.  

Taraftarlık çoğunluk için sevgiden oluşuyor. Tabiki kötü örneklerde yok değil. 

Taraftar veren tarafta. Zamanını parasını heyecanını sevgisini veren. 

Bu verdiklerine karşı beklenti kısmında farklılıklar oluşuyor. 

Günümüzün en büyük sorunlarından birisi değerlerin, tanımların içinin boşaltılması ve anlamlarını yitirmesi.

Ülkemizde son 30 yılda bahsettiğim erezyon had safhada. Başarıya(!) giden her yol mübahtır. Yeterki kendi tanımlamalarındaki başarı gelsin.

İşte bu bozulma veya başka bir ifadeyle değişim taraftarlarda da kendini göstermekte.

Kimisi değerlerin korunmasından yana kimisi ise kaldırılan kupalardan.

Kişisel anlamda benim Fenerbahçeye yüklediğim anlam değerlerinden yana.

Özellikle son 20 yılda Fenerbahçe her yol değil doğru yol mübahtırın yanında yer aldı. Daha doğru tanım taraftarının ve Yönetimlerinin büyük çoğunluğu. 

Değerleri savundu. Yapılan haksızlıklarla çok şeyi çalındı. Ama direndi Ben Fenerbahçeyim diyenler. 

Kuruluş felsefesinden vazgeçmedi. Her yerde siyasal baskı ile İzmir Marşları, Mustafa Kemal'in Askerleriyiz sesleri susturulurken çınladı Şükrü Saraçoğlunun duvarlarında. 

Direndi hep haksız düzene. Direndiği içinde hiçbiri tarafından istenmedi. 

Ama şimdi üzülerek görmekteyim ki direnme gücünü kaybetmekte. 

Bunları söylemek gönülde yangınlara sebep olsada.

Artık kupalar şampiyonluklar gelsinde nasıl gelirse gelsin söylemi giderek çoğalmakta. 

Yukarıda da söylediğim gibi tersine değişime, değerlerin erezyona uğramasına direncin kırılması. 

Belkide çok itiraz gelecektir. Fenerbahçe bir spor kulübüdür. Sportif başarı herşeyden önemlidir. Ve başarının gelmesi için bozuk düzene uymak lazımdır. 

Burada yazacağımı en başta yazmıştım. Kimliklerle oluşan değerler.

Benim Fenerbahçeye yüklediğim deher bir spor kulübünün çok ötesinde. 

Cumhuriyet devrimleriyle oluşan kimliktir Fenerbahçe. 

Dağlardaki küçük coban ateşleridir karanlıkları aydınlatan.

Ve tüm saldırılara karşın direnmektir. 

Belkide bu yüzdendirki, yaşanılanlar kalpte yangın yeri oluşturmuştur.

Kabullenemem içime sindirememek bundandır.

25 Haziran 2020 Perşembe

Mevzubahis Fenerbahçe İse

Fenerbahçeyi herşeyden üstün tutanların içi yanıyor. 

Yıkılmışlık yılmışlık var. 

Kaybetmenin acısına her geçen gün daha da acısı ekleniyor. 

20 li yıllardır her alanda mücadele etmekten yorulmuşluk var. 

Bu yazdıklarımda eksik vardır ancak fazlası yoktur.

Bunları düşünüp Fenerbahçe'den mi vazgeçeceğiz? 

En değerli çiçeğiniz solarken bir kenara gizlenip izleyecekmiyiz?

Zaman en kötü durumdayken bile biz yaşayanlar karanlıkları dağıtmak için fırsatlar sunar.

Top yere değmeden yükselmez. 

Tüm bunları düşünerek yeniden ayağa kalkma fırsatı biz Fenerbahçelilerin ellerinde.

Eskisi, yenisi ve Fenerbahçesini kendi şahsi menfaatlerinin önünde tutanların bir araya gelme zamanı gelmedi mi?

Nasıl ki 3 Temmuzda şartlar bize kumpas Kuran Hain FETÖ'nün lehineyse şimdide bizim lehimize değil mi?

Kolkola girilip Kumpas davalarına sahip çıkılsa. 

Biran önce bitirilmesi için kamuoyu rüzgârı yaratılsa.

Yaratılan rüzgar ile kayıplarımızın tazmini için Devletin karşısına çıkılsa. 

Ve bu ekonomik darboğaz aşılsa. 

Akılcı ve birlik olmuş yönetim uygulamaları yapılarak ayağa eskisinden güçlü kalkılsa.

Ülkemizin konjonktüründe çok zor diyenler olacak. 

Ama bunu diyecekler unutmamalı ki çok daha zor dönemde biz olarak bunu başardık. 

Biz Taraftar değiliz Fenerbahçeliyiz hatta Fenerbahçeyiz diyerek başardık.

Burada işin büyüğü Sn. Ali KOÇ ve Yönetimine sonrasında Sn Aziz YILDIRIM'a düşüyor. 

Denilecek cümlede aslında çok basit. Mevzubahis Fenerbahçe ise gerisi teferruatdır. 
 
İşte tamda bunun denmesi vaktidir.

18 Mart 2020 Çarşamba

BUGÜN 18 MART

Bugün Zafer Günüdür.
Bugün Kahramanları, Şehitleri ve Gazileri anma Günüdür.
Bugün  Tarihten Silinmek İstenilen Milletin varolma günüdür.
Bugün İnançtır.
Bugün Cevat Bey’dir, Nazmi Bey'dir ve Hakkı Bey'dir.
Bugün Şanlı Nusret'tir. 
Bugün Seyit Onbaşı'dır.
Ve Bugün Nice İsimsiz Kahramanlardır.
Bugün dünyanın en büyük deniz güçlerinden birinin sulara gömüldüğü gündür. 
Bugün Ya İstiklal Ya Ölümdür.
Bugünün anlamı öylesine büyüktür ki sayfalarca yazılabilir. Anlatılabilir. 
Ben sadece ayağa kalkıp saygı ile onları anıyorum. 
Özgürlüğe, Türkün varlığına ve Tam Bağımsızlığına inanarak. 
Ve andıkça gözlerimden dökülen yaşlardan utanarak. 
Ey Kahramanlar.
Ey Bir Hilal Uğruna toprağa düşmüşler. 
Cehennemler donana kadar yolunuz yolumuzdur.
Ey Gazi, Ey Türkün atası, ey ulu önder, Ey Başkomutan Mustafa Kemal
Açtığın yolda, aynı inançla yürümezsek bu topraklar bize cehennem olsun. 
Nefesimiz çekilsin.
Bunları bu Kutlu Günde  birkez daha kalbimin en derinliklerinde, beynimin tüm kılcallarında hissederek ayağa kalķıp saygı ile eğiliyorum. 
Çanakkaleyi Geçilmez yapanlar ruhlarınız şad olsun. 

13 Mart 2020 Cuma

VİRÜS MÜ? YOKSA YENİ DÜNYAYA GEÇİŞ Mİ?

Vürüs konusundan daha önemli konu lütfen göz ardı edilmesin.

İletişim kanallarının bu kadar arttığı günümüzde en büyük silah ALGI yönetimi.

Yazılanlar çizilenler hep buna yönelik.

Toplumsal düzenin bilindik tanımlardan çıkıp farklı birşeye dönüşmesi.

Endüstri 4.0 a geçişin hızla ivmelenmesine yönelik bir algı. 

Herşey dijitalleşecek. Hayatımız kolaylaşacak. Vs vs.

Ancak sosyal yaşam sonlanacak. 

Sosyal yaşam denen olgu aslında insani özellikler.  
Dokunarak, görerek yaşanılan. 

Fabrikada veya başka başka işyerlerinde insanların birarada bulunması, paylaşması vs birçok insani duyguyu yaşaması yerine robotlar. 

Alın bir örnek daha; evden uzaktan çalışma veya evden eğitim. 

Bu yeni dünyanın sadece bir kısmı. 

Diğer kısmı devlet, toplum, topluluk vs lerin bilinen tanımlamaların dışında yeniden tanımlanması.

Para dediğimiz bir değer karşılığında ortaya konan metanın ortadan kalkarak dijitalleşmesi. Düşünün biranda hiçbirşeyinizin kalmaması.  Ve bunda sizin hiç dahlinizin olamaması. 

Ve devamında bilindik işlerin hızla değişimi.  Yeni tanımlanacak işler.

Yani yepyeni bir dünya. 

İşte buradaki zurnanın zırt dediği nokta. 

Bu dünyada kimler olacak.
 
Resmin tamamı ortaya koyulan virüsten çok daha tehlikeli.
Ve bu tabloda ne dezenfektan kurtarıcı ne de evimize yapacağımız stoklar.

12 Mart 2020 Perşembe

YENİ HAYAT

Yaşam ....
Bir döngü aslında. 
Birşeyler biterken hep yenisi başlayan bir döngü.  
17 yaşımda verdiğim bir kararla geçen 33 yıl. 
Acısıyla, tatlısıyla, mücadelesi ve keyifleriyle geçen 33 yıl. 

7 Ağustos 1987 günü Deniz Harp Okulunda Askeri öğrencilikle başlayan meslek hayatım bugün İstanbul İkmal Destek Komutanlığı ile sona erdi. 

33 yıl önce Mustafa Kemal'in yolundan yürüyerek; Devlet, vatan ve milleti koruyacağıma dair namus ve şerefim üstüne  ettiğim yemine hep sadık  kaldım.

Mustafa Kemal'in izinde onun hem meslektaşı hemde askeri oldum. 

Her makam gelip geçicidir. Insan ömrü gibi. 

Geçiçi olmayan ise bir hoş sada bırakabilmektir şu gökkubbe'de.

Bıraktığımı düşünmenin huzuru ile çıkartıyorum 17 yaşımda giydiğim ve 33 yıl halel getirmeden taşıdığım üniformamı.

Ve diyorum ki merhaba hayatımın bundan sonraki bölümü 

8 Mart 2020 Pazar

SABIR

Sabır kelimesi arapça kökenlidir. "Sabr" dır aslında. 
Türk Dil Kurumuna göre anlamı; Acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi, dayanç. 
Neden bu konuya girdim. 
Muktedirlerin yönetiminde, bu güzel topraklarda yaşayan bizler, bu davranışı yaşamımızın her döneminde ve her yerinde göstermek zorundayız. 
O kadar çok haksızlıkla ve üzücü durumla karşı karşıya kalıyoruzki. 
Muktedirler kimi zaman işyerinde, kimi zaman okulda kısaca her yerde. 
En fazla geliştirdiğimiz davranış biçimi sabretmek. 
Ve bugünkü yazımın çıkışı Fenerbahçe. Dün babamla maçı seyrederken söylediği bir cümledir. 
"Siz tribünlerde iyi sabrediyorsunuz oğlum." 
Bunu diyen kişi 77 yaşında. 
Muktedirler hayatın her yerinde olupta yeşil sahalarda olmaması mümkün mü? 
Elbette değil. 
Herşey benim olacak güdüsü ve içlerindeki şeytan olan egoları. 
Yahu istediğiniz oldu. 
Yaptığınız kirli oyunlar ile Fenerbahçe şampiyonluk yarışından uzaklaştı. Çekin artık kirli ellerinizi, uğraşmayın Fenerbahçemiz ile. 
Olmaz daha bitmedi. 
Sizin özgür iradeniz ile seçim meçim olmaz.
Bizim dediğimiz olacak.
Fenerbahçe sizin değil bizim olacak.
Yapılanların gerekçesi budur.
Dün sahada var olan zihniyette budur. 
Pozisyon vs değil söylemek istediklerim. 
Sabrımız ölçülüyor. 
Terörist bunlar o yüzden müdahele edeceğize getirilmek isteniyor.  
Bende diyorum ki. 
Ey Fenerbahçeli sevdadaşlar,
Ey Sarı Lacivert gönüldaşlar.
Gelmeyin oyuna ve sabretmeye devam edin. 
Değerlerimize ve Fenerbahçemize sahip çıkarak yıkabiliriz kirli oyunları. 
Ancak öyle kazanabiliriz ve yaşatabiliriz Fenerbahçemizi.
Yani sabır sabır sabır.
Bir dipnot daha eklemek istiyorum. 
Daha güzel bir dünya için daha sevgi dolu bir dünya için direnen uğraşan tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.


3 Mart 2020 Salı

TANRI VE ŞEYTAN

Bir insanlık dramı yaşanıyor canım ülkemin hem batısında hemde güneyinde.

Savaş denen kirli oyun yüzünden canlar yitip gidiyor.

Hergün daha fazla daha fazla kurban istiyor savaş tanrıları.

Giden canlar nasılsa kendilerinin değil.

Nasılsa kendi ocaklarına düşmüyor yakıp kavuran ateşler.

Kimi zaman Mehmetçik düşüyor siperlerde toprağa kimi zaman masum insanlar ölüyor kah atılan bombalarla kahta sınır kapılarında sıkılan kurşunlarla.

Kimi zamanda minicik canlar sularda kayboluyor.

Tüm bu bedeller niçin ödeniyor.

Kimse cevap Barış için demesin.

Barış için savaşmak, bekaret için seks yapmaktır denmiş.

Kafanızdan kurşunlar geçerken, bombalar yağarkenmi gelecek Barış.

İnsanın egosu içinde yaşattığı Şeytandır.

Sevgi ve merhamet ise içindeki Tanrısıdır.

Ülkeleri yönettiğini sananlar, kirli oyunlara devam edenler için duam ise içinizdeki Tanrı umarım şeytanı yener. 


21 Şubat 2020 Cuma

ADALET HERKESE LAZIM

Biraz gecikmeli yazıyorum. Yine adalet aramakla meşguldüm.

Fenerbahçe üzerine yazılar yazdım. Gelinen noktada oynanan oyunlar sonuç verdi.

Artık sahaya çıkanlar bile boşuna mücadele ettikleri duygusuna kapılmışlar. Ne yaparsak yapalım bir şey olmayacak. Kirli senaryo devam edecek.

Ordu geçtikten sonrada bazı kesimlerden şu şampiyon olsun denmemeli gibi sesler çıktı. Ama dediğim gibi aklımızla alay edercesine. Ordu geçti artık boruyu ne yaparsanız yapın cinsinden.

O yüzden farklı bir konuda üç beş kelam etmek istiyorum. Belki birileri utanır. Tabi utanacak ar'a sahiplerse.

11. Yüzyılda Yusuf Has Hacip tarafından yazılan Kutadgu Bilig'de “Adalet olan yerde kurt ile kuzu birlikte yaşayabilirler.”, Kanunu doğru yürütmelisin”, “Bey ile gedanın, oğul ile yabancının kanun karşısında farkı olmamalıdır”  şeklinde yazar adaletin tanımını.

Atalarımız gittikleri her yerde adil yönetimler sergilemişlerdir.

O yüzden çoğu tarih kitabında Türkler için Adaletin Kılıcı terimine rastlarız.

Adalet varsa devlet vardır, huzur ve refah vardır.

Bugünde öyle degil mı? Adil yönetilen devletlerde insanlar huzur ve refah içinde yaşamıyorlardı?

Gelecek korkuları varmı? Topraklarında kaos ortamı varmı?

Cevap belli.

Peki ya adaletin olmadığı toplulukların, toprakların durumu nedir?

Yazmaya gerek yok sanırım.

Ve bu satırları yazan ben ömrü hayatımda hep adaleti aradım. Kâh Fenerbahçe ile kah Silivri mahkemelerinde kah'ta mesleğimde.

Anlaşılan aramaya devam edeceğim.

Unutmayın adalet hepimize lazım. Gün gelip adaleti yok sayanlarada gerekecek.

15 Şubat 2020 Cumartesi

3F OLDU 4F

Futbol sadece Futbolmudur? Taraftar olma bazı değerlere sahip olma Futbolu sadece futbol olmaktan çıkartmaz mı? Yoksa ulaşılan ekonomik büyüklükler ve sahip olma duygusumudur futbolu futbol olmaktan çıkaran.

Diktatör Salazar'a Portekiz'i tam 41 yıl ve tek başına nasıl yönettiği sorulduğunda meşhur cevabını vermiş. Bıyık altından gülerek. "Tres F" türkçesiyle "3 F ile". diye. Fado (müzik), Fatima (din) ve Footboll (futbol). 3F teki din unsuru yerini "Fiesta" yani eğlence unsuruna bırakmış.

Dünya üstündeki tüm devasa sayılabilecek stadyumlar hep tek kişi veya tek düşünce yönetimlerinde yapılmış.

Yukarıda yazdıklarım tanıdık geliyor mu?

Şehit haberlerinin sıklıkla geldiği günlerde eğlence programları, müzik yarışma programları tam gaz neden gidiyor?

Futbol üzerinden tartışmalar.... Yapılan yeni stadyumlar.

 3 F bizde 4 F olarak devam ediyor. Din unsuru yerini halen çok güçlü bir şekilde koruyor.

Ancak tamda sıkıntı 4F'in en güçlü unsurlarından Futbolda istenilen bir türlü gerçekleşmiyor. Kumpaslar ve kirli ittifaklar kuruluyor ve her türlü kirli oyun. Yok yine olmuyor. Birileri direniyor.

Ben toplumu uyuşturmak için değil toplumu uyandırmak için varım diyor. Bana asla sahip olamayacaksınız diyor. 

Benim büyüklüğüm ne kupa büyüklüğu nede şampiyonluk diyor.

Bu topraklarda tarihin Fenerbahçe'ye yüklediği sorumluluk ve Atasından gelen ebedi direktif belli.

Asla eğilme, topluma hep umut ol ve ebedi muvakkafiyetler kazan.


9 Şubat 2020 Pazar

ADALET

Adalet bir toplumda bulunması gerekli en önemli unsurdur. Toplulukları medenileştirir, zenginleştirir ve huzurlu yapar.
Vatandaş bilir ki hakkı hiçbir zaman yenmez. Hakkı yenilmeye çalışılırsa Adaletin Kılıcı devreye girer. Devletler işte bu yüzden vardır. Adaletin Kılıcı olmak için.
Peki güzel ülkemizde ne oluyor. Adaletin Kılıcı vatandaşımızın hakkını zalimlere karşı koruyor mu? Hergün adalet arayanlar; Koskoca Adalet Saraylarında(!!) kuyruk olmuş beklerken, zalimlerin zulmünden adaletin kılıcı olan Devletine sığınmak isterken neden feryat ediyor.
Hani derler ya tuzda kokmuşsa diye.
Işte benim güzel ülkemde tuzda kokmuş. Zalimler her yerde cirit atıyor. Hak yemek için her türlü kirli oyun sergileniyor.
3 Temmuz sonrasında zalimin zulmü olan adalet kılıcına karşı duran cesur yürekler sözüm sizleredir. Kirli oyunlar hiç hız kesmeden 10'lu yıllardan beri devam ediyor. Bırakın "bu hocayla olmaz" , "Transferler yanlış" veya "Ben bu nokta nokta futbolcuyu" söylemlerini. Bırakın yaratılan algı manipülasyonlarını. Görün kirli düzenin devam ettiğini. Görün kumpasların devam ettiğini. Görün ya  benim bizim olacak yada yok olacak düzenini. 
Sizler görünki bu ülkemin adalet savaşçıları uyansın. Şanlı Sarı Lacivert direnişi ortaya koyun ki geçmişin anlı şanlı aynı zamanda uşakları hakim ve savcıların oyunlarının bozulduğu gibi yine bozulsun. Yine fareler gibi kaçışıp deliklerine girsinler.
Bu kirli oyunun aktörleri; ister iktidarın güçlü erkleri  olsun ister TFF nin kirli yüzleri, isterse hain örgütlerin elemanları maşaları olsun. 
Şunu bilin ve asla unutmayın. Zalimin zulmü varsa bizlerin inancı var.
Yürekleri var.
Sevdaları var.
Genlerimizden gelen direniş ve Zafer ruhumuz var. 

3 Şubat 2020 Pazartesi

BAŞ EĞDİREMEYECEKSİNİZ !!

Blokta ilk yazım. Hatalar olursa şimdiden affınıza sığınıyorum.
Hafta sonu bizim yıllardır seyrettiğimiz tiyatroda yeni bir sahne oynandı Trabzon'da.
Hakkın gasp edildiği, kazanalımda nasıl olursa olsun, aman halkın dertlerine bakamayan Bakanlarımız kızmasın cinsinden. 
Bir nizami gol iptal edilirken tüm futbol doğruları yok sayıldı. Sayılsa ne olacak nasılsa havuzun meşhur şakşakçı uşakları bunu geçiştirir. 
Bu ilk kez yaşanmıyor. Amaç Fenerbahçeye zarar vermekse tüm kurumlar fazlasıyla sıraya girmiş halde. 
Adı bazen FETÖ olan bir kanlı örgüt, bazende adı başka ŞER odakları 2006 yılından bu yana saldırıyorlar Fenerbahçemize.  
Peki neden?
Cevap basit Baş eğmemek !!! FENERBAHÇEMİZİN genlerinde var bu. 
Ne yaparsanız yapın; Topla tüfekle geldiğiniz gibi yine gelin. Kurşunlar sıkarak geldiğiniz gibi yine gelin. Vergi memurlarınızla Bankalarınızla gelin. Kara vicdanlı hakemlerinizle, kokuşmuş yalaka medyanızla gelin. Bunlar hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
BAŞ EĞDİREMEYECEKSİNİZ !!!
Bunuda iyice belleyin.